Blog
Her şey mal mülk her şey para pul Dostlukmuş sevgiymiş ara bul

“Her şey mal mülk her şey para pul Dostlukmuş sevgiymiş ara bul…”*


Medeni Kanun değişikliği için ne çok mücadele ettik kadınlar olarak. Evin reisi erkek olmasın, evlenince soy adımız aynı kalsın, boşanınca velayetini aldığımız çocuklarımıza kendi soy adımızı verelim ki okulda, otelde, hapiste, hastanede ve bilumum resmi daire ve işlemlerde daha az sorun yaşayalım istedik.


Yıllarca ev içinde görünmeyen emeğimizin karşılığı olsun evlilik içinde edinilen tüm mallarda, birikmiş parada, kira gelirinde, emekli olunca alınan ikramiyede bizim de eşit hakkımız olsun, boşanınca ya da eşlerden birisi ölünce sağ kalan eş çocuklarla, çocukları yoksa kardeşlerle miras paylaşırken daha adil ve hakça bölüşüm olsun istedik.

İstedik ki evin tarlanın arabanın ve kayıtlı ne varsa erkeklerin adına olan tüm mallarda kadınlar da yarı pay alsın. Kadının ev içinde görünmeyen emeğinin de bir karşılığı olsun. Aslında zengin veya yoksul ya da orta gelirli fark etmez, tüm kadınlar bu ülkenin en yoksullarıdır çoğu zaman. Çünkü güç genellikle erkeklerdedir. Hakça bölüşmek yerine kimi zaman intikam duygularıyla hareket eden bazı kişiler olabilir elbette. Ama kimi zaman bu hırs tek bir evde düğümleniyor. Nasıl mı?

Kuşadası’nda eşi adına kayıtlı olan bir apartman dairesinde iki yetişkin çocuğuyla birlikte oturan müvekkilim, eşinin kendisini kızları yaşında genç bir kadınla aldattığını öğrendiğinde 40 yıllık eşinin sadakatsizliğine şaşırmış ve çok üzgündür. Üstelik de eşinin bir an önce ısrarla boşanmak istemesini kabullenemez önce.

Adam boşanma davasını açmış kararlıdır. Kadın da evi kendisine devretmesi şartıyla boşanmayı kabul eder. Medeni Kanun değişikliğinden yani 2002 yılından önce alınmış ve adam adına kayıtlı olan evde hak iddia etmesi mümkün olmayacağı için bu talebinde ısrar eder, adam kabul eder. Ancak devir işlemi için gelemeyeceğinden dolayı satış için eşine vekaletname verir, “alın ne yaparsanız yapın gidin başımdan, düşün yakamdan “der onlara; onca yılın hatırını bir çırpıda yok sayarak…

Boşanma gerçekleşir, çok cüzi bir nafakayla çok az bir tazminat kazanır kadın. Adam emekli olduğu ve kayıt dışı çalışma ücretini de kanıtlayamadıkları için tazminatı tahsil etmeleri mümkün olamaz ne yazık ki. Tek kazançları oturdukları evin sahibi olmaktır. Çünkü kadın eşinin kendisine verdiği vekaletname ile evi kendi üstüne alma imkânı olmadığı için kızının üstüne satış yapmıştır.

Büyük şoku, evle ilgili olarak kızına ve kendisine karşı, eski eşi tarafından tapu iptali davası açıldığını öğrenince yaşarlar. Adam boşandıktan sonra verdiği sözden caymış, eski eşine evi satması için vekaletname verdiğini, onun ise bedelini almadan ve kendisine hiç para vermeden kızlarına devrettiğini, bu nedenle vekaleti kötüye kullandığını iddia ederek açmıştır davasını.

Şaşırdınız değil mi? Ben de çok şaşırmıştım, davayı almam için benimle görüşmeye geldiklerinde. Hem kadın hem de kızı ağlıyorlardı, hayal kırıklığının sonu gelmiyordu bir türlü. Dava da gerçek durumu olduğu gibi anlatarak yaptığımız savunma ve dinlettiğimiz tanıklara rağmen yerel mahkeme adamın davasını kabul etti ve tapunun iptaline karar verdi. Son duruşma anı belleğimden hiç silinmedi. Kadıncağız duruşma salonunda bayılıyordu az daha, zorla ayakta kalabildi ve sapsarıydı yüzü.

Kolay mı 60 yaşından sonra sokağa atılıyordu ve geçinmek için hasta bakmaya başlamıştı. Kızı kısmi süreli işlerde çalışıyor ülkedeki işsizlikten nasibini alan iki üniversite bitirmiş oğlu ise uzunca bir süredir iş bulamıyordu.

Duruşmalı olarak temyiz ettiğimiz dosyada , davanın kabulüne ilişkin kararın gerekçesinde mahkemece dayanılan vekaleti kötüye kullanmaya dair hükümlerin uygulanmaması gerektiği, zira gerçek niyetin evin eşe devri olduğunu, ancak tapu sicil müdürlüğünde kendi adına vekalet düzenlenen kişinin taşınmazı kendi adına tescil ettirebilmesinin Medeni Kanuna ve Tapu Sicil Tüzüğüne göre mümkün olamayacağını, bu nedenle de müvekkilin bedelsiz olarak müşterek kızlarına evi devrettiğini, bu işlemin inançlı temlik işlemi olduğunu savunarak kararın bozulmasını sağladık.

Yargıtay 1.HD. nin 22.09.2014 tarih ve 2014/10906 -2014/14558 K.sayılı kararında “ ….savunmada açıklandığı gibi, davacının boşanmayı temin amacıyla hareket ettiği, temlikin iradi olduğu ,davalının vekalet görevini kötüye kullanmadığı ve iddianın kanıtlanamadığı sonucuna varılmakla, davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru değildir “gerekçesiyle BOZULMASINA karar verilmişti. İlk duruşmada yerel mahkemece de bozmaya uyularak adamın haksız davasının reddine karar verildi.

Müvekkillerimin sevinç gözyaşları akıyordu son duruşmada bu sefer. Adalet yerini bulmuştu kısmen de olsa. Sanki adam, 40 yıl onlarla bir arada yaşamamış, o ailenin babası olmamış gibi, tek bir evin peşinde, para hırsıyla çocuklarından bile vazgeçmişti. Aşk mıydı onu böyle uzaklaştıran şey bilmiyorum. Bildiğim tek şey var ki boşanma davalarından sonraki süreçlerde çoğu zaman kadınlar çocuklarıyla birlikte kaldıkları yerden hayata devam ederken, erkekler kendilerine yepyeni bir hayat kurup geçmişte olan ne varsa unutuyorlar. Şarkıda ne güzel söylemiş sevgili Sezen Aksu. “Her şey mal mülk her şey para pul Dostlukmuş sevgiymiş ara bul…” *Sezen Aksu, Kusura Bakma şarkısından alınmıştır.